Öcü hikayeleri ve oyalama taktiği gölgesinde değişim

Share this history on :
Birçok yabancı gözlemci son parlamento seçimlerinden GERB’in birinci parti olarak çıkmasını sürpriz olarak değerlendirdi. Oysa şans oyunları dışında herhangi bir gelişmeyi sürpriz olarak değerlendirmek ciddi değil.

GERB, değişim beklentisinin bir ürünü olarak sandıktan birinci parti olarak çıktı ve önceki üçlü koalisyon hükümetini alelacele öcü ilan etti. Halk artık Boyko Borisov’un anlattığı ve ana konularında bir önceki hükümetin nekadar kötü olduğunun işlendiği hikayelerden bıktı. Somut adımlar bekliyor, şikayet değil.
Yeni hükümetlerin bir önceki hükümetleri suçlaması dünya genelinde bilinen bir uygulama. Ancak eleştiri dozu kaçırılınca ve nerede durulacağını kestiremeyince iş normal kabul edilenin dışına sıçrıyor. Sadece dışına çıkmakla kalmıyor, beceriksizliği bu şekilde örtme çabalarının varlığı konusunda ipuçları veriyor.
Halk, kasaba muhtarından en üst düzeye kadar tırmanan yolsuzluk şebekelerinin
kurutulmasını, avuç içi büyüklüğünde ve Avrupa Birliği (AB) üyesi bir ülkenin vatandaşları olarak çalıştığının karşılığını almak istiyor, güpegündüz başkentin göbeğinde mafya hesaplaşmasının suçlularını hapiste görmek istiyor.
Ahmet Doğan’ın partisinin Kırcaali kongresinde dediği gibi, ne kadar yol ve kanalizasyon yaparsanız yapın insanların buzdolapları boşsa ne yaptığınızın önemi kalmaz. İşte seçmen bu buzdolapların biraz dolmaya başladığını ve kanunların herkes için işlediğini görmek istiyor. Borisov bu isteklere çare olabilecek ümit olarak seçimleri kazandı. Ancak küçücükte olsa bu yönde adımlar atmaya çalışmak yerine hükümet kurulaldan bugüne kadar sadece eski hükümetin ne kadar çaldığını anlatıp duruyor. Laf var, iş yok!
Aslında Borisov değil, Bulgaristan’da iktidarın dümeni kimin elinde olursa olsun topyekün değişikliklerin birkaç yılda gerçekleşmesi imkansız. Zaten halkta bunun bilincinde ve mucizeler beklemiyor, küçücük adımların atıldığını görmek istiyor. İşte Borisov’un hükümeti henüz bu küçücük adımları bile atabilmiş değil, öcü hikayeleri anlatmaya devam ediyor.
Torbanın içi boş olduğunun görülmesinden korkan canbazlar örneğinde olduğu gibi oyalama taktiğine benziyor her şey. Yapılan hiç bir şey de boş olmadığı izlenimini bırakmıyor insanlarda.
Borisov, İktidara gelmeden önce Türklerin partisi konumundaki DPS’yi neredeyse kötülüklerin anası ilan etti, geçmişte komünist rejimin Türklere karşı uyguladığı asimilasyon politikasının kendisi değil, gerçekleştirme yönteminin yanlış olduğunu söyledi. Seçimleri kazanırlarsa DPS lideri Ahmet Doğan’ın yargılanacağını vaad etti. Büyük ve hoş ama boş sözler.
Borisov’un Ahmet Doğan’I yargıya göndereceğini düşünmek hayalden öte birşey değil. Borisov’da Doğan’ın o kadar hafife alınamayacağını kavrayacak kadar akıl mutlaka var.
Aslında fırsatı yakalasa sadece seçmenine göstermelik olarak da olsa Doğan’a mahkeme tebligatı gönderecek, barbeküsünü izin verilenden bir metre daha yüksek yapmış diye. Ne var ki, Doğan iktidarda da olmasa gerçekten de hafife alınacak bir politikacı değil. Borisov da bunun farkında.
Ahmet Doğan’ın altında imzasının bulunduğu bir evrak yok. Kısacası barbekünün boyu için de olsa hukuki açıdan en ufak suçlamaya maruz bırakılabilecek bir dayanak mevcut değil. Tabi sadece imza eksikliğinden kaynaklanmıyor dokunulmazlığı. Bulgaristan coğrafi alan olarak olduğu gibi çıkar alanı olarak da çok küçük bir yer. Çıkarlar ister istemez bir ve ya birçok noktada kesişmek zorunda. Bir grubun çıkarı buraya kadar bir diğerinin buradan öte örneği uygulamada barınamıyor. Paranın ve siyasetin yaşam mesafesinin etki alanı kısıtlı. İster istemez aynı şahıslar aynı oyunun oyuncuları olmak zorunda. Asimetrik çıkarlar ağında ise sadece memurlar yenilenebiliyor varolan sistemin kodlaması değil.
Vitrindeki yüzler değişiyor, ancak oyunun kuralları ve ya başoyuncuları bir iki yılda değişmiyor. Değişmeleri de imkansız. Değişimi gerçekleştirecek güç ise sadece tarihin doğal akışında saklı. O yüzden de değişim beklentisinin kendisi sadece hükümetleri değiştirebiliyor, başoyuncuları değil. Hükümetler ise vitrindeki şahıslardan oluşuyor, esas oyuncuların hükümeti hiçbir zaman olmadı olmayacak da. Hükümetlerüstü oyunun elemanları onlar.
Oyunun farkında olalım ve ya olmayalım değişimi sadece tarihin akışı gerçekleştirebilir. Tarih ise sadece 10 ve ya 20 yılı kapsamıyor.
Memnun olmadığımızın değişmesi için tarihin akışını beklemek teslimiyetçilik anlamına gelir diğenleri duyuyorum. Yanlış yöne yönlendirmeyin gücünüzü çünkü sizde onaylamadığınız ancak kurallarına uyduğunuz oyunun küçücük bir parçasısınız. Oyunun kendisi sizsiniz.

20 yıl önce, 10 Kasım günü totaliter komünist idaresinin değiştirilemez lideri Todor Jivkov değiştirildi. Haberin ilk dakikalarında Bulgaristan’da milyonlar buna inanamadı. Milyonlar akıllarının ucundan bile geçiremiyordu Jivkov döneminin bittiğine. Kitleler haberi asimile etmekte zorluk çekti. Doğu Avrupa’daki değişim rüzgarının Bulgaristan’a da uğradığını ve artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok az insan kavrayabilmişti. 1989 yılının yazında başlayan Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göç dalgasının bir yerlerinde yakalananlar hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını paslanmış Lada arabalarının üzerine demir yataklarını bağlar bağlamaz anladılar.
Ne var ki, göçün bir yerlerinde düşünmeye vakitleri yoktu.

Bugün 10 Kasım 2009 yılı ve değişimin başlangıcından bu yana tam 20 yıl geçti.
Hala değişmeye devam ediyoruz..

10 Kasım 2009