Nahit Doğu
Bayramlarımızın güzel birer vesile olduğunu biliyorum. Kalplerin ve beyinlerin daha insanca bakmasına ve hissetmesine.
Çocukluk hatıralarımın arasında sepetime konulan bayram şekerlerini hep arıyorum. Ararken de dedemi duyuyorum, ‘şşşt konuşma’ diye bana seslenişini. Çünkü çızırtılar arasında ‘Türkiye’nin Sesi Radyosu’nun haberlerini dinlemeye çalışıyordu. Oysa hiç konuşmuyordum ama dedem yine de ‘şşşt’ diyordu. Belki önemli bir haberi kaçırmaktan korkuyor veya pencere dışında gezinen kulakların yasaklı radyo istasyonu dinlediğini duymasından endişeleniyordu. Tabi ben radyonun ne dediğini kavrayacak yaşta değildim ama dışarıda gezinen kulakların iyi insanlar olmadığını anlayabiliyordum. Radyoda konuşanların ise bizden olduğunu hissediyordum..
Şekerlerimi hiç saymadım. Sayı hiç kovalamadım. Büyüklerin ve benim yaştaşlarımın yüzündeki sevinç, sepetimi değil, ruhumu kapladı her gelen bayram. Cocukluğum yüzden yüze gezen bu insancıllığın nedenini kavrayacak yaşta değildi. Zaten o anda nedeni değil, kendisi büyüktü benim için.
Bugün bayram namazından sonra tanımadığınız bir çocuğa gülücükle birlikte bir şeker verin.. Bayramın insancıl ruhu çocukluk anılarına kazınsın diye.
Siz bunu yaparken Türkiye’nin Sesi Radyosunda Bulgaristan’da Ramazan Bayramı nasıl yaşanıyor diye anlatıyor olacağım.
Ancak bir dost, ağacı tasvir etmektense, gölgesine uzanıp, bulutlara bakmayı severim diyor.
Bayramın mübarek olsun Bulgaristan Türkü.
09092010